Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi

Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi, Kentin en çok eser barındıran müzesidir. Etnografya Bölümü ve  Arkeoloji Bölümü olmak üzere iki ayrı bölümden oluşur.

II. Beyazid Camisi ve Külliyesi

Tunca Nehri kıyısında bulunan külliye Edirne’nin en önemli yapıtlarındandır. Çok etkileyici bir görünüme sahip olan külliye küçüklü büyüklü yüze yakın kubbeyle örtülüdür. Cami, tıp medresesi, imaret, darüşşifa, hamam, mutfak, Erzak depoları ve öbür bölümleriyle geniş bir alana sahiptir. Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi Sultan II. Beyazıd’in 1484-1488 yılları arasında yaptırdığı külliyenin mimari Hayreddin’dir. Cami’nin batısında Darüşşifa ve Tıp Medresesi bulunmaktadır. Külliye bütünüyle, Kültür Tarihi yönünden önemlidir. Padişah II.Beyazıd tarafından kurulan bu külliyenin asıl amacı Edirne’yi bir Darüşşifaya(Hastaneye) kavuşturmaktır.Külliyenin ana merkezi Darüşşifa olup; Tabhane (Misafir ve Dinlenme Yeri), Tıp Medresesi (Temel Bilimler Fakültesi), Cami, İmaret (mutfak, yemekhane, depo,) Köprü, Hamam, Un Değirmeni, Su Deposu, Sübyan Mektebi, Mehterhane, Muvakkithane (günün saatlerini ve takvimini bildirir) gibi üniteler Darüşşifayı destekleyen sosyal, dini ve kültürel nitelikli yerlerdi.

Darüşşifa

Külliyenin Merkezi üç bölümden oluşur: Birinci bölümde poliklinikler, özel diyet mutfağı ve personel odaları bulunmaktadır. İkinci bölüm ilaç deposu ve üst düzey personele aittir. Üçüncü bölümde 6 kişilik ve 4 yazlık yatak odası ile bir musiki sahnesi bulunur.Binanın her tarafından dinlenebilen  konserler kadar; su sesi ve güzel kokulardan yararlanarak ruh hastalarının tedavisi yoluna gidilirdi. Bu noktada önemli sayılan bir olgu; aynı yılarda Avrupa’da delilik denilen hastalık durumlarında hastanın “Şeytandır”gerekçesiyle yakılmasıdır. Bu hastanede, zincire vurulması gereken akıl hastalarına, paslı demirin olumsuz etki yapma olasılığı düşünülerek bu demir aksam altın ve gümüşle yaldızlanmıştır. Külliye son dönemde, Trakya Üniversitesine devredilmiş ve üniversite tarafından düzenlenerek Kültür Bakanlığının ve Ruh Hastaları Redaptasyon Derneğinin de katkılarıyla Müzeye dönüştürülmüştür. Yabancılar tarafından en çok ziyaret edilen tarihi mekânımız haline gelmiştir.